♥♥♥♥ TÜM GÖNÜL DOSTLARIMIZIN, BLOG SAYFALARINDAN YEMEK VE GEZİ PAYLAŞIMININ VEFALI ARKADAŞLARIMIZIN, MÜBAREK RAMAZAN BAYRAMINI KUTLUYOR, SAĞLIK SIHHAT BİRLİK DİRLİK ESENLİK İÇİNDE DAHA NİCELERİNE SEVENLERİ VE SEVDİKLERİ İLE ULAŞMALARINI DİLİYORUZ... ♥♥♥♥

SEYYAH & SOFRAM...

26 Mart 2008 Çarşamba

Sinop Tarihi Cezaevi Tarih Kalıntıları

Sinop Tarihi Cezaevi Tarih Kalıntıları

Cezaevini dolaşırken duvarların yapımında kullanılan bir çok eski tarihi yapı kalıntılarına da şahitlik ediyorsunuz. Milattan önceki dönemden başlamış olan inşası, çeşitli devir ve dönemlerde her el değiştirdiğinde, büyük yangın ve depremlerde, saldırılar sonrasında yeniden bakım ve tamir görmüş.

Her yeni yapılanmada planlanan inşaası sırasında ya yeni eklentiler yapılmış ya da yapılmış olanlar elden geçirilerek daha da kuvvetlendirilmiş.

Bütün bunlar yapılırken de çevresinde bulunan birçok tarihi antik yapıdan faydalanılmış, oralardan elde edilen taşlar buralarda kullanılmış...

Duvarlarda antik çağın taşları da var Selçuklu - Osmanlı döneminin de... Deniz tarafındaki duvarda ise iki ayrı kitabe var. Araştırmama rağmen yazıların içeriğini bulamadım...

İşte o duvarlarda gömülü tarihin geçmişinin kanıt ve şahitleri...

24 Mart 2008 Pazartesi

Sinop Tarihi Cezaevi Seçmeler

Sinop Tarihi Cezaevi Seçmeler



Bir hafta sonu yaptığımız kısa Sinop gezisinden cezaevini dolaşırken çektiğimiz bazı görüntüler...

''Parmaklıklar Ardında'' da da gördünüz kedi...

Çekimlerde kullanılan çiçekler...

Bir farenin bile yaşaması çok zor denilmesinin kanıtı...

Sadece kendi içinde yolu olan merdivenler...

Sadece gökyüzünü görebilen parmaklıklı tel örgülü pencereler...

Sabahattin Ali'nin koğuşu ve şiiri...

Yüksek duvarlar, insanı çürüten rutubete rağmen yeşeren çiçekler...

Üzerinden geçen onca insanın ayak izlerini ağırlığı ile şekil değiştirmiş merdiven basamakları...


23 Mart 2008 Pazar

Doğan

Doğan


Genelde gezilerimiz sırasında yol üstünde bulunan yapısal yerleşimlere baktığımız kadar doğal hayatın canlılarına da dikkat ederiz. Bu şekilde birçok hayvanın doğal ortamda resimlerini çekme şansımız oldu.
Bu kısa gezimiz sırasında da Sinop’a yaklaşık 15 – 16 km. kala sola tarafımda yere pike yapan bir irice kuş görünce hemen arabayı durdurup resimlemeye çalıştım.
Bir atmaca zannettiğim kuşun aslında Doğan olduğunu dönüşte incelediğimizde, yılların avcısı olan kayınbabamızla, anladık. Şimdiye kadar bu türünü çekememiştim.
O hızla uçarken çekebildiğim birkaç görüntü ve edindiğim bilgiler…



Doğanlar, güçlü kanatlarıyla havayı yararak hızla ve düz bir çizgi boyunca uçarlar. Bazı türler, yerdeki avın üstüne atlamak için uygun zamanı kollarken, kanatlarını hızla çarparak havada daireler çizebilir.
Doğanlar yuvalarını genellikle, sarp kayalıkların kenarına nadir olarak ta terk edilmiş yuvalara kurarlar. Her kuluçka döneminde dişi kuş, kabuğu kirli beyaz üstüne kızılımsı kahverengi benek ve lekelerle süslü dört ya da beş yumurta bırakır. Kuluçka süresi yaklaşık 28-35 gündür ve yumurtadan çıkan yavrular 35 gün kadar yuvada kalarak ana-babası tarafından beslenir.
Avların niteliği, boyutları ve avlanma yöntemi türlere göre değişir; kimisi kendi boyutlarındaki ya da daha küçük kuşları havada avlarken, bir bölümü de tavşan, fare, kertenkele ve böcek gibi hayvanlarla beslenir.


Eklediğim fotoyu internette araştırma yaparken buldum.


Bayağı doğan (Falco peregrinus)

20 Mart 2008 Perşembe

Sinop Şişe – Cam

Sinop Şişe – Cam

Sinop ülkemizin en az sanayileşmiş, geliri en düşük yörelerinden biri. Sanayi yok, fabrika yok, çalışma alanı yok... Ve Sinop'un tek fabrikası, yıllardan beri çeşitli girişm ve çabalara rağmen gene kapanmış… Türkiye'nin en büyük, dünyanın ikinci büyük cam üreticisi olan Türkiye Şişe Cam Holding, bu ilimizdeki fabrikasını 1992 yılından bu yana kapatmış durumda…
1980 yılında Sinop'ta, el imalatı üretimi yapmak, el becerisiyle soda ve kristal camdan üretim yapmak amacıyla "Sinop Cam Sanayii A.Ş." kurulmuş. Eskiden Şişe Cam Grubu'na bağlı Sinop Cam'da 1700 kişi çalışıyordu.




Yıllar önce buradan geçerken uğramadan duramadığımız bir yerdi. Bu sefer de giderken bir bakalım dedik. Büyük kızımız küçüklüğünde çok severdi, çeşitli ebat ve renklerde, ışıl ışıl cam objeleri seyretmekten hoşlanırdı. O kadar çok kristal obje olurdu ki, küçük çocukları sokmak istemezler ama bizim kız geldiğinde kendileri dolaştırırdı. Bizimki sadece seyreder bir de yarım ağız ile elinize sağlık deyince de severlerdi.
Satış reyonunun arka tarafında ayrıca el ile cam objelere kesme şekiller verdikleri atölyeleri vardı, geçer onları da seyrederdik…
Bu sefer uğradığımızda anıları tazeledik ama bir yandan da üzüldük. Zamanında birçok ustanın yetişmesine, birçok aile atölyelerinin açılmasına ve geçinmelerine vesile olmuş böylesine büyük sayılı bir yatırımın atıl durumunu görmekten…
Şimdi gene kapanmış… Elde kalan bazı ürünleri sergileyip satışa sunmuşlar. İşte o görüntüler…

18 Mart 2008 Salı

Çamgölü - Kanlıçay – Gerze

Çamgölü - Kanlıçay – Gerze



Samsun'a bağlı Yakanet ilçesini Sinop tarafına doğru 7 km. kadar geçtikten sonra, Samsun-Sinop karayolu üzerinde bulunan Çamgölü mevkii denizin, ormanla iç içe olduğu bir doğa harikası yerle karşılaşırsınız. Daha önceleri Çam ağaçlarının denizle kucaklaştığı bu eşsiz sahil maviyle yeşilin en güzel uyumunu meydana getirmişti. Ama Karadeniz duble yolu yapımı için doldurulan denizden geçirilen yol, bu birlikteliğin arasına girmiş durumda. Her ne kadar ulaşımı rahatlatan bir çözüm olmuş olsa da doğanın kendine has eski görünümünü arıyoruz. Daha önceleri burada yani sahil kısmında yazları piknik yapılır, çadırlar kurulurdu. Gene önceleri Orman dinlenme tesisi olan ağaçlar arasında kurulmuş bulunan alan şimdilerde özel teşebbüs tarafından işletilmekteymiş.
Yolun devamında karaya doğru dönen yol üzerinde balık işleme fabrikaları var, geçerken arabanızın havalandırmalarını kapatmayı unutmayınız !... Bir de balık mevsiminde geçerseniz çalışmalardan dolayı trafiğe de dikkat edin.
Yeni adı Güzelceçay, Eski adı Kanlıçay olan adının 1985'de Sinop'un Dikmen İlçesi'ne bağlı Karağağaç Köyü'nün Güzelçay Mahallesi sakinleri talebiyle değiştirildiği söylendi. Burada mola verdiğinizde köprü civarındaki lokantalarda çok güzel et ürünleri yemeniz mümkün.
Bundan sonra da oldukça keskin, dar ve sonrası görülmeyen virajlar başlar. Bu virajlarda dikkatle sürdüğünüzde birçok tabiat güzelliklerini de far edersiniz. En üst noktada eğer hava açık ise Gerze ilçesi ile Sinop ilini ve adasını görebilmeniz de mümkün..
Gerze'nin tüm sahillerinde çam ormanları denizle kucaklaşır. Gerze bir zamanlar evleri ve gül bahçeleriyle ün salmıştı.1956 yılında Gerze'de çıkan yangında, bölgedeki bağdadi tarzda yapılan ahşap evler çoğunlukla yanmış. Onların yerine kagir binalar yapılmış. Ama hemen hepsi iki katlı ve bahçeli. Ancak hala bazı eski evlerin kapı tokmakları görülmeye değer.

16 Mart 2008 Pazar

Samsun - Yakakent

Samsun - Yakakent

Yakakent; Karadeniz kıyısında mavi ile yeşilin birleştiği , Sinop il sınırı ile Samsun il sınırı arasındaki geçit noktası olup, ilçenin Samsun’a olan uzaklığı 84 km dir.



Yakakent’in kuruluşu M.Ö.2. yüzyıla rastlar. Bizanslıların yaşadığı dönemde adı ‘KOMİNOS’ olan şehri ; Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran seferi yapmak üzere Trabzon’a geçerken halkı Osmanlı İmparatorluğunu tanımadığı gerekçesiyle yerle bir ettiği söylenir.’KOMİNOS’ kelimesi başsız piskopos anlamına gelir.Kente daha sonra gelenler adını ‘GÜMENEZ’ şeklinde değiştirmişlerdir. Bugünkü Yakakent 1800 yılında Gerze’den gelen üç-dört aile tarafından kurulmuştur.1893-1895 yıllarında Rus işgalinden kaçan Doğu Karadenizliler ve 1922 yılında Yunanistan (SELANİK)’ten gelen mubadillerle Yakakent büyümüştür.
1896 yılında Muhtarlık, 1 Mart 1963 yılında Belediye teşkilatı kurulmuştur.Aynı yıl Gümenez olan ismi, kıyı şehri anlamına gelen YAKAKENT olarak değiştirilmiştir. 09.05.1991 tarihinde ilçe olmuştur. İlçenin toplam nüfusu 10.632 dir.

Samsun ilinin denize sıfır tek ilçesidir. Yakakent’in 14 km’lik sahil bandı olup her bir metrekaresi plaj konumundadır. İlçe merkezinde ise 2,5 km’lik sahil şeridi bulunmaktadır. Çok temiz denize sahip olan ilçemizde ayrıca özel sektöre ait olan kumluk aile plajı bulunmaktadır.

1963 yılında Japonya’ya giden Türk-Japon Parlamenterler arası Dostluk Kurumu başkanı Manisa senatörü Ferit Alp İSKENDER ile Samsun senatörü Dr. Ferit TEVETOĞLU Kushimato (Kashino) da bulunan Ertuğrul Şehitliğini ziyaret etmişlerdir. Dr. Ferit TEVETOĞLU Kushimato’nun balıkçı köyü Kashinoyu Yakakent’e benzetmiştir. Türkiye’ye dönen parlamenterlerimiz aynı yıl iki balıkçı köyünün kardeş köy olması yolunda girişimlerde bulunmuşlardır. 12 Aralık 1963 yılında Japonya ve Türkiye‘nin bu iki balıkçı köyü törenle kardeş köy , ilkokulları arasında kardeşlik ilan edilmiş olup 14 Mayıs 1997 tarihinde ise her iki belde arasında kardeşlik bildirgesi imzalanarak resmiyete kavuşmuştur.

14 Mart 2008 Cuma

Sinop Tarihi Cezaevi 4 Parmaklıklar Ardında Dizisi

Sinop Tarihi Cezaevi 4

Parmaklıklar Ardında Dizisi

Eski tarihi cezaevini dolaşırken bir televizyon için çekilmekte olan
Parmaklıklar Ardında Dizisi’nin çekim yerlerini de görme fırsatımız oldu. Eski koğuşlar orijinalliklerini kaybetmeyecek şekilde temizlenmiş, kullanılan ranzalar bir tarafa yerleştirilmişti. Ortaya soba konulmuştu. Koğuş kapıları üzerlerine harf ve rakamlar eklenmiş, kapı kenarlarındaki tablalara orada kalanların resimli kimlikleri konulmuştu.


Küçük bir mutfak çay ocağı olarak düzenlenmişti. Dizi çekiminde kullanılan ışıklandırma, yansıtma ve gölgeleme teknik malzemeleri koğuşun bir köşesinde toplanmıştı.
Koğuşlara giriş kısmı ve gardiyanların bulunduğu hali hazırda kullanılıyor gibi düzenlenmişti.
Çekim için hazırlanmış olan kontrol ve reji odası bilgisayarlarla donanmıştı. Yüksek üst çekimlerde kullanılan kamera taşıyıcı giriş kısmında dururken, çekimler esnasında gereken enerjiyi sağlayan jenaratör kamyonu da avlulardan birinde yerleştirilmiş, kablolar ile bağlantıları yapılmıştı.
Bu dizide, ünlü isimlerin yanı sıra, Sinop ve Samsun’da tiyatroculuk yapan 200′ü aşkın amatör oyuncu da rol alıyor.
Yönetmenliğini Hakan Gürtop’un yaptığı ve senaryo danışmanlığını Feride Çiçekoğlu’nun üstlendiği dizinin yapımcısı Play Prodüksiyon.
Yıllarca çocuklarının özlemini çeken müebbete mahkum bir başhemşire Hayriye Çakır (Serra Yılmaz), kocasının ölümüne neden olan bir tarih öğretmeni olan Suzan Aksoy (Devin Özgün Çınar) ve tahliyesi yaklaşan koğuş ağası Nur Kurteşi (Selda Alkor)’nin özlemleri, hayal kırıklıkları, sevinçleri ve üzüntüleri içinde kendimizi bulurken; idealist cezaevi doktorunun Tarık İnan (Sinan Albayrak) yumuşacık, şefkat dolu sesi, onlar kadar bizim de içimizi titretiyor… Hikayede cezaevi müdürü Handan Gürkan (Özlem Düvencioğlu)’ın ve diğer cezaevi görevlilerinin doktor, savcı, psikolog ve gardiyan olmalarının yanısıra birer insan oldukları, aşkları, öfkeleri, merhamet ve öc alma duyguları da işleniyor. Mahkumlar ve görevliler parmaklıkların ardındaki hayatın şiddet dolu ve acımasız ortamında herşeye rağmen aşık oluyor, umut besliyor, birbirlerini bazen seviyor, bazen de nefret ediyorlar.
Çarpıcı konusu, farklı dili ve anlatımıyla PARMAKLIKLAR ARDINDA, farklı yaşlarda ve farklı nedenlerle mahkum olmuş kadınların hikayeleri aracılığıyla kişiyi suça iten nedenleri gündeme getiriyor. Tarihi Sinop Cezaevi’nde çekilen dizinin ana eksenini, koğuştaki kadınların içerdeki hayatları kadar, ziyarete gelen yakınlarının maceraları ve dışarı çıkanların sonrasında yaşadıkları da oluşturuyor.
Geçmesi kolay dönüşü zor bir yer…..

Oyuncular:
Selda Alkor
Serra Yılmaz
Devin Ö.Çınar
Yelda Reynaud
Özlem Düvencioğlu
Sinan Albayrak
Zehra Alptürk

Yapım:
Play Prodüksiyon-Ayşe Durukan, Uğur Başaran
Yönetmen:
Hakan Gürtop
Senaryo:
Feride Çiçekoğlu

Başın öne eğilmesin

Aldırma gönül aldırma
Ağladığın duyulmasın
Aldırma gönül aldırma
Dışarda deli dalgalar

Gelir duvarları yalar
Beni bu sesler oyalar
Aldırma gönül aldırma
Aldırma gönül aldırma
Gönül aldırma
Kurşun ata ata biter

Yollar gide gide biter
Mapus yata yata biter (1)
Aldırma gönül aldırmaA
ldırma gönül aldırma
Gönül aldırma
Görmek istersen denizi

Yukarıya çevir yüzüDeniz gibidir gökyüzü
Aldırma gönül aldırma (2)
Gönül aldırma

Sabahattin Ali
Kibariye Aldırma Gönül Aldırma
kibariye-aldırma gönül(jenerik).mp3

12 Mart 2008 Çarşamba

Sinop Tarihi Cezaevi 3 - ''Parmaklıklar Ardında'' -

Sinop Tarihi Cezaevi 3


''Parmaklıklar Ardında''


Cezaevi içinde bulunan tek kişilik hücreler…
Sözün bittiği yerlerden…




10 Mart 2008 Pazartesi

Sinop Tarihi Cezaevi 2 - 2. Bölüm - ''Parmaklıklar Ardında'' -

Sinop Tarihi Cezaevi 2
2. Bölüm

''Parmaklıklar Ardında''

Dolaşmaya devam ettiğimiz cezaevi içinde merdiven ve girişlerde duvarlarda yazılar konulmuş… Koridorların sağ ve solunda koğuşlar, kalın demir kapı ve kilitlerle birbirinden ayrılmıştı.
Yüksek duvarlara çevrili avlular da ara duvarlara birbirinden ayrılmış ve bağlantısızdı. En arka bahçe duvarı yanında da o zamana kadar orada yatmış bilinen ünlülerin isimlerinin yazıldığı bir pano vardı.
Sadece Çocuk ıslahevinin en üst kat pencerelerinden görünebilen deniz belki o zaman burada yatanlar için bir hayal ufku oluşturuyordu.
Gezi sırasında bir duvarda gördüm yazıyı çekmekten kendimi alamadım.
‘’Buranın acısını kimse bilemez !... ‘’

8 Mart 2008 Cumartesi

Sinop Tarihi Cezaevi 2 - 1. Bölüm - ''Parmaklıklar Ardında'' -

Sinop Tarihi Cezaevi 2

1. Bölüm

''Parmaklıklar Ardında''

Bildiğim kadarıyla, Dünyada, cezaevinin ünüyle anılan şehirlerin sayısı oldukça azdır. Ama içlerinden çoğunluğu, Sinop’un eski tarihi Cezaevi kadar tarihsel derinliğe sahip değildir. Bunun birçok nedeni olsa da, kentin coğrafi konumu, bunda sanırız en önemli etken olsa gerek. Çünkü Sinop, Sayın Prof. Mahir AYDIN’ın bir yazısında da belirttiği gibi, Uygarlıklar Ülkesi Anadolu'nun "yalnız kenti"dir.


İlk ana kapıdan girdikten sonra, sağda Çocuk Islahevi’ne girişi sağlayan kalın duvarların içinde açılmış eğilerek girilebilen bir kapı var. Daha sonra bir zindan giriş kapısı, 1568 yılından itibaren, Selçuklular tarafında alındıktan sonra yapılan burçlar, zindan olarak kullanılmaya başlanmış. İçerisi dar uzun ve oldukça yüksek, yer ve duvarlar düz, 7 – 8 metre yukarıda tepesine doğru kubbe biçimini almış, loş, karanlık, penceresiz, havasız, çok nemli ve rutubetli bir oda….
İkinci girişten önce sağ tarafta bulunan yapını içinde gördüğümüz tek kişilik yerler, görüşme odalarıymış. Arada demir parmaklıklar ve tel örgüler vardı, bir tarafından görüşmeci diğer tarafta da mahkûm dururmuş.






İkinci kontrol yerinden geçip ilk dış avluya girdiğimiz zaman yüksek duvarlar ve üzerlerinde tel örgülerle karşılaştık. İkinci girişin yan tarafında bulunan tek katlı yapı üzerinde okul yazıyordu ama gerçekliği hakkında bir şey öğrenemedik.
Daha sonra 1.nci kısım dış avlusuna girdik. İki katlı binaların dış kısımları rutubetten renklenmiş, yüksek duvarlarda küçük pencereler, çift kat demir parmaklılar, demir kapılardan girildiğinde beton merdiven korkulukları ile taş merdivenleri takip ederek üst katlara çıktık.
Geniş ve uzun koğuşlar, sonlarına doğru mutfak olarak kullanılması için tezgahlar, lavabolar, yan taraflarında küçük bir banyo ve tuvalet olarak kullanılan küçük bir oda… Koğuşlarda ne zamandan kaldığını bilemediğimiz kalmış tek tük ranza, kırık sandalyeler…
3.üncü kısım arka tarafında da hamam olarak kullanılan bir yapı gördük. İçinde yere betonlanmış eski banyo kurnaları, üzeri kubbe biçiminde, havalandırma ve aydınlatma pencereleri vardı.
İşte o görüntülerden bazıları…

6 Mart 2008 Perşembe

Sinop Tarihi Cezaevi 1

Sinop Tarihi Cezaevi 1


Arabamızı park ettikten sonra girişte ücretimizi (2 YTL.) ödeyip, yerleşim planını inceleyip içeri girdik.
Geniş bir girişin sağında bulunan odalarda ‘’Parmaklıklar Ardında’’ dizi çekim ekiplerinin giyinme, hazırlık yaptıkları ve oyuncularının dinlenmesi için kullanılıyormuş.
İkinci ana kapı girişinde genel kontrol yeri, ondan sonra da ikinci giriş kapısı ve o kapının giriş kısmının sağlı sollu koridorlarında ise diğer çekim set odaları vardı.




Girişleri geçtikten sonra antik çağdan kalmış içlerinde birçok tarihi yapı elemanlarının bulunduğu yüksek duvarlar, o duvarların arasında gene yüksek duvarlarla çevrelenmiş avlular yolu ile geçilen hapishane kısımları, üzerleri kancalı tellerle donanmış duvarlarda avlu ve kısımlara geçiş sağlayan kilitli demir parmaklıklı kapılarla karşılaştık.
Duvarların orta kısmında avluda gezinen mahkûmları gözetlemek için açılmış küçük gözetleme pencereleri, koğuşlardaki pencerelerden ise sadece gökyüzü görünüyordu. Birçok pencereden sadece ve sadece kale ve cezaevi duvarlarını görmek mümkün.
Hapishane içinde arka tarafta çocuk ıslahevi bulunuyordu. Üç katlı olan, genel olarak hücre şeklinde odaların bulunduğu çocuk hapishanesinin en üst katında bulunan koğuşların penceresinden ayaklarımızın altına yükselti koyarak denizi görebildik.
Her taraf rutubet ve buz gibiydi. Buraya girenlerin sağ çıkmakta zorlandığının söylenmesinin ne kadar gerçek olduğunu gezerken daha açık ve net gördük.
Bir sonraki yazı ve resimlerde buluşmak üzere…

4 Mart 2008 Salı

Sinop'a Giriş

Sinop'a Giriş


Sinop'u ulaşım sorunu nedeniyle “Karadeniz'in çıkmaz sokağı” olarak tanımlamak hiç de yanlış olmaz. Türkiye'nin en kuzey bölgesinde yer alan ve Karadeniz'e uzanan burnuyla karşı kıyıya selam gönderen Sinop, Antikçağ'dan beri coğrafik ve tarihi yapısını koruyabilmiş.


Kapalı ve soğuk bir hava ile ulaştığımızda, şehrin sol tarafında ileride Sinop havaalanı, Sarıkum sahili ve Hamsiloz fiyordunu girişi ve giriş limanındaki küçük adacıkları görüntüledik. Bu sene yeniden açılması ve işletilmesi düşünülen havaalanı boştu. Türkiye’nin tek fiyordu olan Hamsiloz fiyordu ise muhakkak görülmesi gereken yerlerden biri. Sarıkum sahili ise yazın rahatça denize girilebilen bir yeri…
Şehrin girişinde bizi eski antik çağdan itibaren Gaskalılar, Grek, Pontus, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlılar tararından ilaveler ve tamiratlar yapılarak günümüze kadar gelen kale sur kalıntıları ile “Gölge etme başka ihsan istemem” sözleriyle karşı çıkan düşünür Diyojen. Elindeki feneriyle, kentin girişindeki heykeli karşılıyor.
Yola devam edildiğinde ise kale sur kalıntılarını devamı ile yeni ve eski cezaevleri sağ tarafta yer alıyorlar. Burada Sabahattin Ali'nin “Dışarıda deli dalgalar/ Gelip duvarları yalar” dizeleriyle ünlendirdiği cezaevi, kentin simgesi durumunda. 1997'de kapatılan cezaevi hâlihazırda ziyaretçilere açık. Eski tarihi cezaevini tam karşısında ise Lonca Kapısı olarak isimlendirilen gene tarihi kalıntılar mevcut ama kış olması nedeni ile kapalı idi ve girip gezemedik.
Bundan sonraki yazı ve resimlerde buluşmak üzere…

1 Mart 2008 Cumartesi

Sinop Tarihi Cezaevi ve Parmaklıklar Ardında Dizisi

Sinop Tarihi Cezaevi ve Parmaklıklar Ardında Dizisi

Uzun zamandan bu yana gidip görmek istediğimiz Sinop Eski Tarihi Cezaevine dün gitme fırsatımız doğdu. Birkaç yıldır görüşemediğimiz arkadaşlarımızın da daveti ile hadi dedik.

Sabah erken saatte, hava durumunu da güvenerek yola çıktık. Alaçam – Yakakent ilçesine geldiğimizde yağmur damlamaya başladı. Eski adı Kanlıçay şimdiki adı Güzelçeçay olan virajların başlangıcına geldiğimizde yağmur arttı. Virajlara girip yukarı doğru çıktıkça bulgurcuk başladı, Hacıselli denen en üst virajlardan geçerken de kar başladı bir yandan da sis… İçimizde sıkıntı ve isteksizlik artmasına rağmen dönülecek noktayı geçtiğimizden devam ettik. Gerze ilçesine geldiğimizde soğuk ve yağış devam ediyordu. Yaykıl ve Kabalı denilen yerlerden geçerken hava yükseldi, yağış durdu, yol rahatladı. Sinop’a vardığımızda da sakin bir hava, ama kapalı ve soğukla karşılaştık. Şehrin girişinde ana cadde üzerinde bulunan yeni ve eski cezaevleri yan yana bulunuyor. Tarihi cezaevinin önünde bize yardımcı olan personelle arabamızı park edip, giriş biletimizi alıp (2 YTL) girdik.


Bu arada orada bir televizyon kanalında bu sıralarda yayınlanmakta olan ‘’Parmaklıklar Ardında’’ dizi çekimlerinin de yapıldığını biliyorduk. Hem zaman uygunluğundan bu yerleri hem de o dizide oynayan birkaç sanatçıyı görelim istedik.
TRT de yayınlanmış olan ‘Hayat Türküsü’ dizisinde ‘Hayat’ rolünde oynayan Devin Özgür Çınar, Tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, çevirmen Serra Yılmaz, yılların sanatçısı Selda Alkor… Hakan Gürtop yönetmenliğinde, Feride Çiçekoğlu senaryosunda, birçok ünlü isimli sanatçının yanında ayrıca Sinop ve Samsun’da tiyatroculuk yapan 200′ü aşkın amatör oyuncunun da rol aldığını biliyor muydunuz?
Birçok fotoğraf çektik, hem mekan hem görünümler bakımından. Bir kısmını kendimize ayırdık. Çekimlerle ilgili olabilecek görüntüleri de…
Çektiklerimizin diğer kısımlarını ileriki yazılarımızda paylaşmak üzere şimdilik, orada çektiklerimizin bir kısmını paylaşalım.
Ama çekilen resimlerin dışında duvarlara bakarak, bazen de ürpererek, içimizden geçenleri ve hisleri ise kelimelere döküp paylaşabilmek zor. İnsan olarak üzülmekle beraber, bu gibi yerlerin suç ve suça meyli ne derece önleyebileceğini de düşünmeden edemedik.
Gerçek anlamda kader kurbanı olanlara acımadan ve sabırlar dilemekten kendimizi alamadık. Duvarların dili olsaydı, yıllar boyunca yaşanmış olan, kim bilir, bizlere ne acıları anlatırdı…