♥♥♥♥ TÜM GÖNÜL DOSTLARIMIZIN, BLOG SAYFALARINDAN YEMEK VE GEZİ PAYLAŞIMININ VEFALI ARKADAŞLARIMIZIN, MÜBAREK RAMAZAN BAYRAMINI KUTLUYOR, SAĞLIK SIHHAT BİRLİK DİRLİK ESENLİK İÇİNDE DAHA NİCELERİNE SEVENLERİ VE SEVDİKLERİ İLE ULAŞMALARINI DİLİYORUZ... ♥♥♥♥

SEYYAH & SOFRAM...

8 Temmuz 2009 Çarşamba

Samsun Çarşamba Yaycılar Köyü Şeyh Habil Camii

Samsun Çarşamba Yaycılar Köyü Şeyh Habil Camii

Bu gibi yapıların aslında birer mescit formunda olduğu zaman içinde ‘’cami’’ terimi içinde değerlendirildiğini düşünmekteyim. İlk girişte namaz öncesi vakti beklerken cemaatin ya da vakitler arasındaki zamanda bir araya gelip oturup kendi aralarında konuşma ve tartışmaları yaptıklar ilk cemaat yerinin dışında da yapı kenarlarına montelenmiş oturulacak yerleri olan sıralar dizilmiş. Bunu birçok bu tip mescitlerde gördük. Kültürümüzde bir araya gelinen, toplanılan, görüşülen yer olarak değerlendirilen mescit ve camiler zaman içinde köy evinin, köy odasının da kalkması ile neredeyse her köy yerleşiminde ortaya çıkan kahveler kişileri buralardan uzaklaştırmış. Mescitler yalnızca ibadet yeri değil, bugünün kültür merkezleri, sosyal yardım kurumlarıymıştı. Cemaat kendi mahallesinde namazını kılar, fakirler, derdi olanlar soruşturulur, çeşmelerin onarılması konuşulurmuş.
Çoğunlukla mezarlıkların içinde yapılanmış olan bu mescitler, hem mezarları yaşayan birer mekana çevirmiş hem vefat edenlerin unutulmamasını sağlamış hem de yaşam ile ölüm arasındaki ince çizginin unutulmamasını sağlamış. Fani dünyada yapılan ve yapılacak olanların anlam derinliğinin göz ardı edilmemesini sağlamış.
Bütün bu ve benzeri faktörleri düşününce sadece yapı olarak değil yaşatılması gereken kültürel bir tarihi miras olarak değerlendirilmesi gerektiğine inanlardanım.
Burayı dolaşırken bize hem gezdirerek hem de mescit ile duvar yazıları hakkında açıklamalarda bulunup yardımcı olan, evinde misafir edip çay ikram eden Sayın İmam Hasan Çoşkun Beye, eşine ve oğluna buradan tekrar teşekkürü bir borç biliyor, benzerlerinin emsallerinin çoğalmasını temenni ediyoruz.


**


Samsun’un Çarşamba ilçesi, Yaycılar köyü Tepecik mahallesinde 1619 tarihinde yapıldığı tahmin edilen Şeyh Habil mezarlığı içindeki araziye de uyum sağlanmış olan ahşap cami günümüze ulaşan ender ahşap mimari eserlerindendir.

Cuma Camisi olarak, uzun yıllar kullanıldığı bilinmektedir. Orijinal giriş kuzeyden olup, basık dikdörtgen formlu, çift kanatlı bir yapıya sahiptir. Kırma çatılı iki eğimli alaturka kiremitlidir. Yörenin çok yağışlı iklimi, ahşabın dayanıklılığını olumsuz yönde etkilediğinden, saçaklar alabildiğine geniş tutulmuş. Dikdörtgen planlı caminin beden duvarları meşe ve karaağaç cinsi boydan boya geçme ahşap malzemeden yapılmıştır.

Tamamen ahşap malzemeden ve çivi kullanılmadan yapılmış olup, tek katlı ve dikdörtgen planlıdır. 392 metrekare alanı kaplayan caminin duvarları 10 cm. kalınlığında 60 – 70 cm. eninde ve 10 -15 metre uzunluğunda kesme ağaçlardan kalaslarla (dilmeler) örülmüş. Bu dilmeler giydirme uzunluğuna monte edilmiş, köşelerde geçme tekniği ile bağlantı sağlanmış.
Taş kiremitlerle örtülmüş olan çatı şimdilerde kiremitlerle döşenmiş. Caminin tavanı birçok çeşitli bitki motifleri ile bezenmiş.
Ortada olan sütunun altında sütun altlığı özel olarak yapılmış tabanlığa oturmakta, ayrıca caminin tabanı iri taşlara oturtulmuş kalın kalaslara oturtulmuş.







Taban, iri taşlar üzerinde oldukça büyük boylu kalaslara oturuyor. Ortada sütun altlığı ve başlığı özel olarak yapılmış olup yanlarda ise değişikliklere uğradığı anlaşılan toplam dokuz sütun yer almaktadır.

Oyuk bir hücre şeklinde şekillendirilmiş olan Mihrap ve Minber tamamen ahşaptan yapılmış. Son cemaat yerine cami içinden geçiliyor, bu geçişi sağlayan ara kapı tek parça tahtadan yapılmış. Bu kapı kanatlarının alt ve üst köşelerinde menteşeler tahtadan oyularak şekillendirilmiş. Menteşelerin girdiği çerçevelerin köşe yerlerinde, takdir edilecek hayran olunacak bir ustalıkla, giriş yolu ve yerlerinden çıkmaması içinde gene tahtadan birer kilit yapılmış.


Cami giriş kapısı üzerinde sonradan yazıldığı düşünülen hicri 1115, 1228, 1240, 1267 tarihleri okunmuştur. Bu tarihler miladi 1619, 1812, 1824, 1851 yıllarına denk gelmekte ise de, bu tarihlerin onarım tarihleri olduğu düşünülmektedir. Çünkü cami Göğceli caminden önce yapılmıştır ve caminin yapımından kalan tahtalar Göğceli caminde kullanılmıştır.
Dendrokronolojik olarak (ağaçların gövdelerindeki (kesit alarak) yıllık halkaları inceleyerek kronoloji çıkaran bilim dalı) 1206 yılına yapıldığı ortaya çıkan Göğceli camiinden önce yapıldığı söylene bu caminin yaşın hakkında da bilgi sahibi olunabilinir.

Bir başka önemli nokta da, tüm bu tip mescitlerde ve camilerde tavanda kubbe formu henüz başlamamış olduğunu gözlemledik zira yakın tarihlerde yapılmış bu gibi mescit ve camilerin hemen hemen hepsinde tavanın ortasında tavandan 30 – 40 cm. daha içeride kare ya da dikdörtgen şeklinde çerçevelendirilmiş kubbe yerine ve o anlamda yapılmış ‘’göbek - ortalık’’ vardı.

1 yorum:

TAZE NANE dedi ki...

Ne kadar güzel böyle.
Sevgiler.