♥♥♥♥ TÜM GÖNÜL DOSTLARIMIZIN, BLOG SAYFALARINDAN YEMEK VE GEZİ PAYLAŞIMININ VEFALI ARKADAŞLARIMIZIN, MÜBAREK RAMAZAN BAYRAMINI KUTLUYOR, SAĞLIK SIHHAT BİRLİK DİRLİK ESENLİK İÇİNDE DAHA NİCELERİNE SEVENLERİ VE SEVDİKLERİ İLE ULAŞMALARINI DİLİYORUZ... ♥♥♥♥

SEYYAH & SOFRAM...

4 Kasım 2009 Çarşamba

Denizli – Karahayıt

Denizli – Karahayıt

Sabah otelde kahvaltı yaptıktan sonra gezip planlarımızı yaparken, Karahayıt'ı görüp görmediğimiz sordular. Bilmediğimizi görünce muhakkak görmemizi önerdiler ve yolunu tarif ettiler.
Tarif edilen yolu takip ederek Karahayıt Kasabası içinde bulunan, Denizli’ye 23 km, Pamukkalenin yaklaşık 5 km. kuzeyindeki, Kırmızı su travertenleri 60 derece sıcaklıkta çıkan termal su çevresinde oluşmuş. Termal suyun içindeki maden oksitleri nedeniyle kırmızı, yeşil ve beyaz renkli traverten tabakaları oluşturmaktadır. Yakın zamana kadar daha çok iç turizme hizmet veren Karahayıt kaplıcaları artan konaklama tesisleri ile önem kazanmış ve Pamukkale'den sonra turizmdeki yerini almış. Karahayıt kırmızısu travertenleri yaklaşık 500 m² lik bir alanda bir parkın içinde yer alıyor. Bize göre doğal güzelliği bakımından ilin görülmeye değer önemli turizm beldelerinden birisi.
Gerek ulaşımın kolay olması gerekse ev tipi pansiyonlar ve apartlardan 5 yıldızlı pansiyonlara kadar her bütçe ve konfora uygun konaklama seçeneklerinin olması bu kaplıcaları çok cazip kılıyor. Dolaşırken gördüğümüz fiatlar oldukça uygun ve cazipti. Bazı oteller kahvaltı dahil 35 tl. fiatlar asılmıştı. Hatta bazılarında çift kişi daha uygun olanları da vardı.


Hem kaplıca suyu hem de çamuru kullanılıyormuş. Radyoaktivitesi yüksek olan kaplıca suları, kalp, damar sertliği, yüksek tansiyon, romatizma-siyatik, deri sinir, lumbago, gibi hastalıklarla uyuz, sivilce, kaşıntı gibi deri hastalıklarına karşı tamamlayıcı tedavisinde olumlu etkileri görülmekteymiş.
Çamur içerdiği bio minaraller vitaminler humik asit linginin humin petkin özellikleri cildi yenileyen hücreleri harekete geçiriyor ve cilde doğal bir güzelliğe kavuşturuyormuş. Derideki atık toksinler atılıyor artık derilerin vücut tarafından atılması sağlanıyormuş.

3 yorum:

mais62 dedi ki...

Şehrimi ne güzel anlatmışsınız.P.kale yazınızı da okudum.kentim hakkında böyle güzel şeyleri duymak çok hoşuma gitti.yine bekleriz.sevgiler

SeyyAh dedi ki...

Sayın mavi62,
Ziyaretiniz, ilginiz ve güzel teşvik edici sözlerinize teşekkür ediyoruz. İki senedir üst üste gittik ama daha da görülecek çok yeri var, inşallah tekrar kısmet olur.
Bu arada siz maharetli hanımların yaptıkları da takdire şayan ürünler, emeklerinize sağlık tebrikler.
Bir önceki yazıda resmi olan kısa kot pantolon benzerinden saksı yapıldığını, içine toprak dodurulup çiçekler ekildiğini, Safranbolu gezisinde Yörük köyünde görmüştük ilgimiz çekmiş ve çokta beğenmiştik.
Ailecek sevgi ve selamlarımızla...

SeyyAh - Gittiklerimden -

Unknown dedi ki...

hoşgeldiniz safalar getirdiniz.
herzaman için blogumun en değerli ziyaretçilerindensiniz.eskişehire yolunuz düşerse beklerim o zaman inşallah biber salçası hediyem olsun...