Ege Gezisi – Manisa 3
Buradan da çıkıp Hükümet konağının bulunduğu meydan gittik. Aynı zamanda burada Milli Egemenlik Anıtı, altında da kapalı otopark bulunuyor (aklınızda olsun).
Aile dostlarımız bizleri Manisa kebabı yemek üzere Gülcemal’e götürdüler ki tadı söyledikleri kadar güzeldi.
Buradan da Sultan İshak Çelebi tarafından 1368 de yaptırılmış olan Ulu Cami’ye gittik. Eskiden, her kentte görülen Ulu Camii'ler Cuma namazlarının kılındığı yerlermiş. Bu caminin ortasında bir avlu içinde de havuzu bulunuyor. Burası bir külliye olup cami, medrese, türbe ve hamamdan meydana gelmiştir. Ahşap işçiliğinin harikalarından olan minberinin restorasyonu 2000 yılında Topkapı Sarayında tamamlanarak tekrar ait olduğu yere konulmuş. İçindeki renkli şamdanları ile yan tarafında bulunan türbenin kapısında iç içe geçmiş sarmal halinde yapılmış mermer kapı girişleri ilgimizi çekti.
♥♥♥♥ TÜM GÖNÜL DOSTLARIMIZIN, BLOG SAYFALARINDAN YEMEK VE GEZİ PAYLAŞIMININ VEFALI ARKADAŞLARIMIZIN, MÜBAREK RAMAZAN BAYRAMINI KUTLUYOR, SAĞLIK SIHHAT BİRLİK DİRLİK ESENLİK İÇİNDE DAHA NİCELERİNE SEVENLERİ VE SEVDİKLERİ İLE ULAŞMALARINI DİLİYORUZ... ♥♥♥♥
SEYYAH & SOFRAM...
SEYYAH & SOFRAM...
28 Şubat 2009 Cumartesi
26 Şubat 2009 Perşembe
Manisa Müzesi 2.inci Bölüm
Manisa Müzesi 2.inci Bölüm
Sultan III.Murat tarafından yaptırılan Manisa Muradiye Külliyesi’nin medresesi 1935 yılında restore edilerek müzeye çevrilmiş. Müze, arkeoloji ve etnoğrafya eserleri olmak üzere iki bölüm halindedir. Arkeolojik eserler külliyenin imarethanesinde, etnoğrafik eserler de medrese kısmında teşhir edilmiştir.
Sultan III.Murat tarafından yaptırılan Manisa Muradiye Külliyesi’nin medresesi 1935 yılında restore edilerek müzeye çevrilmiş. Müze, arkeoloji ve etnoğrafya eserleri olmak üzere iki bölüm halindedir. Arkeolojik eserler külliyenin imarethanesinde, etnoğrafik eserler de medrese kısmında teşhir edilmiştir.
24 Şubat 2009 Salı
Manisa Müzesi 1.inci Bölüm
Manisa Müzesi 1.inci Bölüm
Sultan III.Murat tarafından yaptırılan Manisa Muradiye Külliyesi’nin medresesi 1935 yılında restore edilerek müzeye çevrilmiş. Müze, arkeoloji ve etnoğrafya eserleri olmak üzere iki bölüm halindedir. Arkeolojik eserler külliyenin imarethanesinde, etnoğrafik eserler de medrese kısmında teşhir edilmiştir.
(Bakınız: MANİSA MÜZESİ )
22 Şubat 2009 Pazar
Ege Gezisi – Manisa Bimarhenesi (Darüşşifa) 2
Ege Gezisi – Manisa 2
Manisa Bimarhenesi (Darüşşifa)
Buradan yan arka kapıdan çıkıp dış bahçe kısmında bulunan1539 yılında yapılmış olan Bimarhene’ye (Darüşşifa) gittik. Celal Bayar Üniversitesi tarafından araştırma merkezi olarak yenilenmiş. Burayı dolaşırken yuvasından yere düşüp ölmüş olan bir yavru kuştan et parçalarını kopartmaya çalışan eşşek arılarını gördük ve görüntüledik.
Çıkıp gene park içinde bulunan Sultan hamamını dıştan fotoğraflayıp Manisa Müzesine gittik.
Manisa Bimarhenesi (Darüşşifa)
Buradan yan arka kapıdan çıkıp dış bahçe kısmında bulunan1539 yılında yapılmış olan Bimarhene’ye (Darüşşifa) gittik. Celal Bayar Üniversitesi tarafından araştırma merkezi olarak yenilenmiş. Burayı dolaşırken yuvasından yere düşüp ölmüş olan bir yavru kuştan et parçalarını kopartmaya çalışan eşşek arılarını gördük ve görüntüledik.
Çıkıp gene park içinde bulunan Sultan hamamını dıştan fotoğraflayıp Manisa Müzesine gittik.
20 Şubat 2009 Cuma
Ege Gezisi – Manisa 2
Ege Gezisi – Manisa 2
Oradan çıkıp yolumuz üzerindeki Gülgün Hatun Dere Mescidini, alt kısmında bulunan eski bir hamam kalıntılarını, gene alt yan kısımda bulunan restore edilmekte olan Kabak Tekkesini resimledik.
Meydanda bulunan Merkez Efendi ile Saruhan Bey anıtlarını ve Saruhan Bey türbesini ziyaret ettik.
Oradan Sultan Camii’ne gidip (1522 yılında yapılmış) son cemaat yerinde kubbe içlerine yapılmış bulunan nefis bezemeleri hem hayran seyredip hem de fotoğraflarını çektik.
Oradan çıkıp yolumuz üzerindeki Gülgün Hatun Dere Mescidini, alt kısmında bulunan eski bir hamam kalıntılarını, gene alt yan kısımda bulunan restore edilmekte olan Kabak Tekkesini resimledik.
Meydanda bulunan Merkez Efendi ile Saruhan Bey anıtlarını ve Saruhan Bey türbesini ziyaret ettik.
Oradan Sultan Camii’ne gidip (1522 yılında yapılmış) son cemaat yerinde kubbe içlerine yapılmış bulunan nefis bezemeleri hem hayran seyredip hem de fotoğraflarını çektik.
18 Şubat 2009 Çarşamba
Ege Gezisi – Manisa 1
Ege Gezisi – Manisa 1
Yıllar öncesine dayanan tanışıklık zaman içinde aileleri de içine alarak dostluğa dönüşen arkadaşımız Mehmet Bey’lere giderken şehre girmeden yolun sol tarafında yapılmış olan barış anıtını fotoğrafladık. Eve vardığımızda, ki bu şehirde değişmiş yolumu kaybettim !..., telefonlaşarak migrosun park yerinde buluşup, rehberliği ile ulaştığımız evlerinde ailecek sıcak bir karşılaşmayı yaşadık.
Sabah her beraber bahçede yaptığımız kahvaltı sonrası önce Niobe yani ağlayan kayaya, oradan Revak Sultan ile Yedikızlar türbelerine gittik. Şehre yukarıdan bakan bir yerde sabah çaylarımızı içip yorgunluk atarken kentin genel birkaç resmini de çektik. Daha sonra oradan çıkıp 1369 da yapılmış olan Manisa Mevlevihanesi’ne gittik. Mevlevihane, Kitabesinden öğrenildiğine göre; Saruhan Bey’in torunu İshak Çelebi tarafından 1368-1369 yıllarında yaptırılmış. Mevlevihane, İshak Çelebi’nin 1366-1379 yıllarında yaptırdığı Ulu Cami Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturmuş. Bununla beraber Mevlevihane külliyenin biraz uzağında bulunmaktadır. Küçük bir tepe üzerine kesme ve moloz taş ile yer yer de yatay tuğlalardan yararlanılarak dikdörtgen planlı, 27.60x20.25 m. ölçüsünde yapılmış. Yapının köşelerinde kesme taşa, kemer ve tonozlarda tuğlaya, ana duvarlarda ise yığma moloz taş ile tuğlaya yer verilmiş. Pencerelerin lento ve sövelerinde kesme taş kullanılmış.
Yıllar öncesine dayanan tanışıklık zaman içinde aileleri de içine alarak dostluğa dönüşen arkadaşımız Mehmet Bey’lere giderken şehre girmeden yolun sol tarafında yapılmış olan barış anıtını fotoğrafladık. Eve vardığımızda, ki bu şehirde değişmiş yolumu kaybettim !..., telefonlaşarak migrosun park yerinde buluşup, rehberliği ile ulaştığımız evlerinde ailecek sıcak bir karşılaşmayı yaşadık.
Sabah her beraber bahçede yaptığımız kahvaltı sonrası önce Niobe yani ağlayan kayaya, oradan Revak Sultan ile Yedikızlar türbelerine gittik. Şehre yukarıdan bakan bir yerde sabah çaylarımızı içip yorgunluk atarken kentin genel birkaç resmini de çektik. Daha sonra oradan çıkıp 1369 da yapılmış olan Manisa Mevlevihanesi’ne gittik. Mevlevihane, Kitabesinden öğrenildiğine göre; Saruhan Bey’in torunu İshak Çelebi tarafından 1368-1369 yıllarında yaptırılmış. Mevlevihane, İshak Çelebi’nin 1366-1379 yıllarında yaptırdığı Ulu Cami Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturmuş. Bununla beraber Mevlevihane külliyenin biraz uzağında bulunmaktadır. Küçük bir tepe üzerine kesme ve moloz taş ile yer yer de yatay tuğlalardan yararlanılarak dikdörtgen planlı, 27.60x20.25 m. ölçüsünde yapılmış. Yapının köşelerinde kesme taşa, kemer ve tonozlarda tuğlaya, ana duvarlarda ise yığma moloz taş ile tuğlaya yer verilmiş. Pencerelerin lento ve sövelerinde kesme taş kullanılmış.
16 Şubat 2009 Pazartesi
Ege _ İzmir ve SEVGİ ÖDÜLÜ
Ege _ İzmir
Yaz tatilimizde yapmış olduğumuz Ege gezi notlarına Gerze ve Sinop gezi notları için ara vermiştik. Akabinde geçirmiş olduğum kalp rahatsızlığı nedeni ile de birkaç ara vermek zorunda kalmıştık. Şimdi Ege gezimizin notlarına kaldığımız yerden devam etmeye çalışacağız.
**
Yaz tatilimizde yapmış olduğumuz Ege gezi notlarına Gerze ve Sinop gezi notları için ara vermiştik. Akabinde geçirmiş olduğum kalp rahatsızlığı nedeni ile de birkaç ara vermek zorunda kalmıştık. Şimdi Ege gezimizin notlarına kaldığımız yerden devam etmeye çalışacağız.
**
14 Şubat 2009 Cumartesi
Sinop Saat Kulesi
Sinop Saat Kulesi
Sinop il merkezinde iç kale burçlarından birisi üzerinde bulunan saat kulesinin ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Bunu açıklayan bir kitabe ve belgeye rastlanmamıştır. Sinop’un tüm eserlerinin isimlerini belirten 1310 ( 1892) tarihli Kastamonu isimli eserde de saat kulesinden söz edilmemiştir. Bu nedenle saat kulesinin 1892 tarihinden sonra yapıldığı sanılmaktadır.

İç Kale burçları üzerindeki kule dikdörtgen bir prizma şeklinde, üzeri mazgallı olup, dört köşesine de birer saat kadranı yerleştirilmiştir.
Doğu surları üzerinde, Özel İdare Binasının güneyindeki burcun üzerine inşa edilmiş bir yapıdır.

Kare planlı, düzgün kesme taşlardan inşa edilmiştir. Burcun batısından çıkan taş merdivenle kuleye varılır. Cumhuriyet dönemi yapılarından olan kule, bugün Sinop ile özdeşleşmiş durumdadır.
Sinop il merkezinde iç kale burçlarından birisi üzerinde bulunan saat kulesinin ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Bunu açıklayan bir kitabe ve belgeye rastlanmamıştır. Sinop’un tüm eserlerinin isimlerini belirten 1310 ( 1892) tarihli Kastamonu isimli eserde de saat kulesinden söz edilmemiştir. Bu nedenle saat kulesinin 1892 tarihinden sonra yapıldığı sanılmaktadır.

İç Kale burçları üzerindeki kule dikdörtgen bir prizma şeklinde, üzeri mazgallı olup, dört köşesine de birer saat kadranı yerleştirilmiştir.
Doğu surları üzerinde, Özel İdare Binasının güneyindeki burcun üzerine inşa edilmiş bir yapıdır.

Kare planlı, düzgün kesme taşlardan inşa edilmiştir. Burcun batısından çıkan taş merdivenle kuleye varılır. Cumhuriyet dönemi yapılarından olan kule, bugün Sinop ile özdeşleşmiş durumdadır.
12 Şubat 2009 Perşembe
Sinop’tan
Sinop’tan
Çektirme ve Alamana kayıkları gibi Karadeniz’e özgü teken tiplerinden biridir. Balıkçılıkta genellikle yük taşımacılığında, Sinop’ta ise yakın tarihlere kadar çakıl taşımacılığında kullanılmış.
Taka, özellikle Karadeniz yöresinde çok kullanılan, hızlı olmayan ama dayanıklı, dengeli ve bol yük taşıma özelliği ile belirgin balıkçı teknesi.
Başı göğüslü, bodoslaması gagalı, kıçı aynalı, eskiden yalnızca yelkenle 20.y.y.’ın ilk yarısından itibaren ise motor-yelkenle yürütülen takalar genellikle kırma direkli, Latin armalı, yapımında kestane ve meşe ağacı kullanılan sağlam gövdeli, özgün formlu Karadeniz tekneleridir.
Denizlerimizin bu son takası Sinop Belediyesi, Sinop Balıkçılık Kooperatifi ve Sinop Karadeniz Yelken İhtisas Kulübü işbirliği ile koruma altına alınarak deniz kenarındaki parkta sergileniyor.
Sahildeki dolaşmamızdan sonra da o civarda bulunan mantıcıya gidip siparişlerimizi hallettik !..
Çektirme ve Alamana kayıkları gibi Karadeniz’e özgü teken tiplerinden biridir. Balıkçılıkta genellikle yük taşımacılığında, Sinop’ta ise yakın tarihlere kadar çakıl taşımacılığında kullanılmış.
Taka, özellikle Karadeniz yöresinde çok kullanılan, hızlı olmayan ama dayanıklı, dengeli ve bol yük taşıma özelliği ile belirgin balıkçı teknesi.
Başı göğüslü, bodoslaması gagalı, kıçı aynalı, eskiden yalnızca yelkenle 20.y.y.’ın ilk yarısından itibaren ise motor-yelkenle yürütülen takalar genellikle kırma direkli, Latin armalı, yapımında kestane ve meşe ağacı kullanılan sağlam gövdeli, özgün formlu Karadeniz tekneleridir.
Denizlerimizin bu son takası Sinop Belediyesi, Sinop Balıkçılık Kooperatifi ve Sinop Karadeniz Yelken İhtisas Kulübü işbirliği ile koruma altına alınarak deniz kenarındaki parkta sergileniyor.
Sahildeki dolaşmamızdan sonra da o civarda bulunan mantıcıya gidip siparişlerimizi hallettik !..
10 Şubat 2009 Salı
Sinop Pervane Medresesi
Sinop Pervane Medresesi
Müze çıkışında, cadde üzerinde şehre girerken gördüğümüz cami ve medreseyi bulmak için çarşı içinden yürüyerek arayıp bulduk. Ama burasının restorasyona alınması nedeni ile karşısında bulunan Pervane Medresesine girdik.
Geniş avluya açılan odalarda yerel ürünlerin sergilenip satıldığı, orta yerde de masa ve sandalyeler ile oturulacak yerler vardı. Tam karşı tarafta ise turizm danışma vardı ama kapalıydı !...
Birkaç odaya girip baktık. Odalardan birinde yerel el ürünlerinin düzen denilen tezgâhta hem yapılıp hem de sergilenip satıldığını görüp girdik. Tezgâhı başında olan hanımla ürettiği Ayancık keteni ile Boyabat bezleri üzerine yaptığı desenleri konuşmaya başladık. Konu konuyu açtıkça kızının bizim bir tanışımızın kızı ile aynı yurtta oda arkadaşı çıkması ile karşılaştığımız sürprizin sonunda sohbetin şekli değişti daha sıcak ve içten oldu.
Döndükten sonra hafta sonu diğer kızlarımızla birlikte güzel bir akşam yemeğinde birlikte olduk.
Müze çıkışında, cadde üzerinde şehre girerken gördüğümüz cami ve medreseyi bulmak için çarşı içinden yürüyerek arayıp bulduk. Ama burasının restorasyona alınması nedeni ile karşısında bulunan Pervane Medresesine girdik.
Geniş avluya açılan odalarda yerel ürünlerin sergilenip satıldığı, orta yerde de masa ve sandalyeler ile oturulacak yerler vardı. Tam karşı tarafta ise turizm danışma vardı ama kapalıydı !...
Birkaç odaya girip baktık. Odalardan birinde yerel el ürünlerinin düzen denilen tezgâhta hem yapılıp hem de sergilenip satıldığını görüp girdik. Tezgâhı başında olan hanımla ürettiği Ayancık keteni ile Boyabat bezleri üzerine yaptığı desenleri konuşmaya başladık. Konu konuyu açtıkça kızının bizim bir tanışımızın kızı ile aynı yurtta oda arkadaşı çıkması ile karşılaştığımız sürprizin sonunda sohbetin şekli değişti daha sıcak ve içten oldu.
Döndükten sonra hafta sonu diğer kızlarımızla birlikte güzel bir akşam yemeğinde birlikte olduk.
8 Şubat 2009 Pazar
SİNOP DENİZ ŞEHİTLERİ ANITI
SİNOP DENİZ ŞEHİTLERİ ANITI
(Uzun bir süre, geçirmiş olduğum bir kalp rahatsızlığı nedeni ile ara vermek zorunda kaldığımız gezi notlarımıza tekrar dönmek kısmet oldu.
Bu vesile ile bizleri arayıp hatır soran, değerli ve içten mesajlarını bırakan, dualarını eksik etmeyen, tüm gönül dostlarımıza bir defa daha teşekkür ediyoruz.
Bundan sonra da inşallah ara vermeden sağlıkla bir arada olmayı diliyoruz.)
Etnografya müzesini dolaştıktan sonra arabamızı bıraktığımız yere doğru gezerek gittik. Zaten şehrin il merkezi diyebileceğimiz kısmın küçük ve görülecek yerlerin yakın olması yürüyerek hepsin ulaşılmayı kolaylaştırıyor. Arabamızı İtfaiye’nin karşı tarafına park etmiştik meğer tam da şehitliğin önüymüş. Bu şehitliğin arka tarafında da arkeoloji müzesi bulunuyor.
Geniş, ferah ve ağaçlıklı bir park içinde yer alan Deniz Şehitleri Anıtı, 30 Kasım 1853 Kırım Savaşı sırasında Rus Karadeniz Donanmasının Sinop Limanı'nda bulunan Osmanlı Donanması'na ani bir baskın yapması sonucu Sinop Limanında şehit düşen denizcilerimiz anısını yaşatmak üzere 24 Temmuz 1923'de yapılmış.
1853’te Rusların, Sinop’ta demirleyen Osmanlı donanmasına baskın yaparak, kenti yerle bir edip donanmayı tamamıyla ortadan kaldırması, tarihte Kırım Harbi olarak bilinen savaşın başlamasına neden olmuş.
Anıtın ilk yapımına 1857 yılında Kaptan-ı Derya Mehmet Ali Paşa tarafından başlanılmış. Arkasında bir abide yapılması istenmiş, Mutasarruf Zihni Bey ‘in başka bir yere tayini nedeniyle yapılamamış.
1933 yılında Vali Abdulhak Savaş ‘ın girişimleriyle masrafı Özel İdare ‘den ödenmek üzere Cumhuriyetin 10. Yıldönümünde tamamlanarak merasimle açılmış.
Diğer şehitliklerden farklı olarak, şehit düşen denizcilerimizin kemikleri anıt altında bir odada muhafaza edilmekteymiş.
Şehitlerimizin ruhları şad mekânları cennet olsun…
(Uzun bir süre, geçirmiş olduğum bir kalp rahatsızlığı nedeni ile ara vermek zorunda kaldığımız gezi notlarımıza tekrar dönmek kısmet oldu.
Bu vesile ile bizleri arayıp hatır soran, değerli ve içten mesajlarını bırakan, dualarını eksik etmeyen, tüm gönül dostlarımıza bir defa daha teşekkür ediyoruz.
Bundan sonra da inşallah ara vermeden sağlıkla bir arada olmayı diliyoruz.)
Etnografya müzesini dolaştıktan sonra arabamızı bıraktığımız yere doğru gezerek gittik. Zaten şehrin il merkezi diyebileceğimiz kısmın küçük ve görülecek yerlerin yakın olması yürüyerek hepsin ulaşılmayı kolaylaştırıyor. Arabamızı İtfaiye’nin karşı tarafına park etmiştik meğer tam da şehitliğin önüymüş. Bu şehitliğin arka tarafında da arkeoloji müzesi bulunuyor.
Geniş, ferah ve ağaçlıklı bir park içinde yer alan Deniz Şehitleri Anıtı, 30 Kasım 1853 Kırım Savaşı sırasında Rus Karadeniz Donanmasının Sinop Limanı'nda bulunan Osmanlı Donanması'na ani bir baskın yapması sonucu Sinop Limanında şehit düşen denizcilerimiz anısını yaşatmak üzere 24 Temmuz 1923'de yapılmış.
1853’te Rusların, Sinop’ta demirleyen Osmanlı donanmasına baskın yaparak, kenti yerle bir edip donanmayı tamamıyla ortadan kaldırması, tarihte Kırım Harbi olarak bilinen savaşın başlamasına neden olmuş.
Anıtın ilk yapımına 1857 yılında Kaptan-ı Derya Mehmet Ali Paşa tarafından başlanılmış. Arkasında bir abide yapılması istenmiş, Mutasarruf Zihni Bey ‘in başka bir yere tayini nedeniyle yapılamamış.
1933 yılında Vali Abdulhak Savaş ‘ın girişimleriyle masrafı Özel İdare ‘den ödenmek üzere Cumhuriyetin 10. Yıldönümünde tamamlanarak merasimle açılmış.
Diğer şehitliklerden farklı olarak, şehit düşen denizcilerimizin kemikleri anıt altında bir odada muhafaza edilmekteymiş.
Şehitlerimizin ruhları şad mekânları cennet olsun…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)