♥♥♥♥ TÜM GÖNÜL DOSTLARIMIZIN, BLOG SAYFALARINDAN YEMEK VE GEZİ PAYLAŞIMININ VEFALI ARKADAŞLARIMIZIN, MÜBAREK RAMAZAN BAYRAMINI KUTLUYOR, SAĞLIK SIHHAT BİRLİK DİRLİK ESENLİK İÇİNDE DAHA NİCELERİNE SEVENLERİ VE SEVDİKLERİ İLE ULAŞMALARINI DİLİYORUZ... ♥♥♥♥

SEYYAH & SOFRAM...

20 Nisan 2009 Pazartesi

Adatepe köyü

Adatepe köyü

Kiraladığımız yazlık evden çıkıp Küçükkuyu tarafına doğru yollandık. Küçükkuyu'nun içinden Zeus Altarı ve Adatepe Köyü tabelalarını takip ederseniz Adatepe'nin taş evleri içeri doğru saptıktan 3,5 km sonra karşınıza çıkıyor.
Yolculuğun özellikle bu son kısmı uçsuz bucaksız gibi görünen zeytin ağaçlarının arasında yapılıyor. Tabi aşağıya baktığınızda ise masmavi bir deniz…
Ulaştığımız zaman köyün meydanı gibi bir alana ulaştık. Arabamızı park edip etrafı seyretmeye başladık. Sol tarafta oldukça büyük bir çınar altında bulunan kahvede oturanlar serinliğin keyfini soğuk ya da sıcak içecekleri ile çıkartıyorlardı. Diğer sağ tarafta küçük şirin bir lokanta cafe bulunuyordu. Bizler meydanın solundan yukarı doğru yürümeye başladık.
Yolun başında sol tarafta şirin bir pansiyon hemen yanında köy evi içinde bir kahve, sağlı sollu dar olan yol kenarında kimi boş kimileri elden geçmiş evler vardı. Biraz daha ilerleyince Hüseyin – Meral Zeytinyağı Evi, sanat galerisi ve cafe tabelasını görüp takip ettik. Tabelanın bulunduğu duvar üzerinde gördüğümüz bize oldukça farklı ve değişik gelen bir bitkiyi resimledik. Orada kaldığımız sürede kime sorduysak adını öğrenemedik. Dönünce sevgili Tijen Hanım’a

sorduk sağ olsun biz aydınlattı, meğer Kapari imiş !...

Çevrede eski ya da eskimiş yapıları fotoğraflayıp ilginçlikleri hakkında konuşurken karşımıza çıkan Zeytinyağı Evi bahçesindeki zeytinyağı üretimde kullanılmış malzemeleri çektik. Birkaç masa ile donanmış çok şirin bir bahçesi, içerisi de dışarısı kadar hoş ve nostaljikti. Bir de çalan klasik müzik beni iyice mest etti.
Bulundukları yapı elden geçirilmiş, kapı ve pencere pervazları doğal tahta, aralarında duvarlar ise minik saksılar içinde sardunyalar ekilmişti. Karşılıklı sohbet arttıkça konular birbirini açtı. Yeni bilgiler edindik. Karşılıklı web sayfalarımızı verdik. Bu arada bize sızma zeytinyağının dinlendirilip elde edilip laboratuar şartlarında inceledikleri yerleri göstermeyi teklif etti. Beraber o kısmı gezip inceledik. Verilen onca emeğin sonunda bir şişeye sığması ve değeri için mücadele edilmesi bize oldukça ilgi çekici geldi.
Meral hanıma gösterdiği ilgi için teşekkür edip ayrıldık ve köyün içinde dolaşarak diğer evlerin resimlerini çekmeye başladık.




Buralardaki evlerde genel olarak dışarıdan gelenlerin restore ettikleri evleri varmış, birkaç tan de yabancı mülk sahibiymiş. Evlerde kullanılan taşların ve tahtaların işbirliği ile ortaya estetik olarak seyre değer yapılar çıkartmış.
Hele bir evin kapı numarasının yanında duvara gömülmüş birkaç farklı renkte nazar boncuğu çok hoştu doğrusu.
Arabamıza binip yol aşağı inerken yolun sağ tarafında da Zeus altarı (sunağı) olduğuna inanılan bir yer bulunuyor. Biraz fazla yürüme mesafesi olduğu söylendiği için bizde birazcık yorgun olduğumuzdan gitmekten vazgeçip yola devam ettik. Bu arada bahçelerin duvarlarında çıkıntılar yapılmıştı. Yakından bakınca bunların aslında bir nevi merdiven şeklinde yapılıp basamak niyeti ile kullanıldığın anladık.

1 yorum:

yildiz dedi ki...

Adatepe Köyünün o dar sokaklarindan ben de gecebilseydim,
Oralardan zeytinyagi alabilseydim..
Ama kimbilir,belki birgün...
Sevgiyle ve dostca kalin...