♥♥♥♥ TÜM GÖNÜL DOSTLARIMIZIN, BLOG SAYFALARINDAN YEMEK VE GEZİ PAYLAŞIMININ VEFALI ARKADAŞLARIMIZIN, MÜBAREK RAMAZAN BAYRAMINI KUTLUYOR, SAĞLIK SIHHAT BİRLİK DİRLİK ESENLİK İÇİNDE DAHA NİCELERİNE SEVENLERİ VE SEVDİKLERİ İLE ULAŞMALARINI DİLİYORUZ... ♥♥♥♥

SEYYAH & SOFRAM...

7 Aralık 2009 Pazartesi

Bodrum kale ve müzesi 3.Bölüm (Doğu Roma Batığı)

Bodrum kale ve müzesi 3.Bölüm
Doğu Roma Batığı – Bodrum

Merdivenin sağında duvar üzerinde görülen kabartmada Saint George´un ejderhayı öldürmesi gösterilmektedir. Bu kabartmanın orijinal yeri burası değildir. İç kaleden, İtalyan kulesinin kuzey duvarından getirilmiştir. Saint George figürünün altında üç arma görülmektedir. Merdiveni çıkınca karşımıza gelen kapı üzerinde, ortada Piere d´Aubusson´un tarikat haçı ile birleşik arması bulunmaktadır. 1476-1503 yılları arasında Rodos´ta üstad-ı azam olarak görev yapmıştır. Bir çok kere de Bodrum Kalesi´ni ziyaret etmiştir. Kendisine sığınan Cem Sultan´ı tutsak ettiği için papa tarafından kardinal başlığı rütbesiyle ödüllendirilmiştir. Arma üzerinde püsküllü kardinal başlığı görülmektedir. Arma sarı zemin üzerine çatallı kırmızı haçtır. Bundan başka iki arma daha vardır.

Kapıyı geçince sağda görülen küçük kule, asma köprünün kontrol kulesidir. Bu kulenin batıdaki dış duvarı yüzünde II. Mahmut´un tuğrası vardır. Üzerinde hicri 1235 tarihi okunmaktadır. Bu tuğra, sol alttaki Malta haçından da anlaşılacağı gibi bir şövalye armasının üzerine yazılmıştır.

İç kaleye girmek için geriye dönülüp, dar yol takip edilmelidir. Solda kale duvarının üzerinde, yüksekçe bir yerde bir arma grubu vardır. Bu arma ile ilgili bir fotoğraf sonradan kapatılmış mazgal deliklerinden birinde sergilenmektedir.

VI. kapının üzerindeki Latince yazıtta "Efendimiz uyurken bizi koru, uyanıkken kurtar. Senin koruman olmadıkça bizi kimse koruyamaz." denmektedir. Yazıtın altında üçlü bir arma grubu bulunmaktadır. Bu kapıdan geçilince kalenin güney bölümüne ulaşılır. Burada çevre duvarı iki tanedir. VII. Kapının karşısında su yalağı olarak kullanılmış iki lahit bulunmaktadır. VII. kapı üzerinde üçlü bir arma grubu vardır.

Kesik tonozlu bir koridorla iç kaleye girilir. Bu koridorun altında bir sarnıç bulunmaktadır. İç kale girişi üzerinde de bir önceki arma grubu işlenmiştir. İç kalede ve şapelin altında ondört sarnıç vardır. Kale muhasara edildiği zaman, gerekli su bu sarnıçlardan sağlanabilmiştir. Bu sarnıçlardan bazıları halen kullanılmaktadır.

İç avluda antik dünyanın ve yörenin tüm ağaç ve çiçeklerini görmek mümkündür. Bunlardan biri defnedir. (Grekçe´si daphne, Latincesi laurus). Anadolu´da zakkum diye bilinen bu ağaç çiçekleri ve yaz kış dökülmeyen yaprakları ile kaleyi süslemektedir. Kralların ve soyluların gölgesini sağlıklı buldukları çınar ağacı kalenin orta avlusundadır. Antik dünyada çok önemli yeri olan zeytin ağacı ile pek çok törende kullanılan mersin de yetiştirilmektedir. Mersin Afrodit´in kutsal ağacı idi. Kuşlardan güvercin, çiçeklerden de gül Afrodit´e adanmıştı. Güvercinlerin selamlamalarıyla karşılaşmak ve gül kokularını duymak belki de kaleyi gezenlere Afrodit´i anımsatacaktır. Adam otu tükenmekte olan bir bitkidir. Bu yüzden kalede itina ile yetiştirilmektedir. Bu otun tıpta anestezide kullanıldığı bilinmektedir. Yaz boyunca en güzel moru açan ipek karanfilleri, her türlü rengi olan gülfatmaları (sardunya), çeşitli kaktüsleri, begonvilleri ve Kıbrıs akasyasından, çam, gölge ağacı, nar ve duta kadar Akdeniz iklimine uygun her türlü çiçek ve ağacı kalede görmek mümkündür.


**
Doğu Roma Batığı – Bodrum

7. Yüzyıl Gemisi

Şövalyelerin inşa ettiği İspanyol şapeli günümüzde, Turgutreis yakınındaki 14 adadan biri olan Yassıada’da keşfedilen 7. yüzyıl batığında ele geçen eserlerin sergilenmesinde kullanılmaktadır. Geminin 1/1 ölçeğindeki ve zamanının gemi yapım tekniğinin uygulanması ile yapılan kıç tarafı şapel içinde sergilenir. Geminin baş tarafı ise amforalarla dolu olarak gösterilmiştir. Süngerci Kemal Aras’ın bulduğu ve o dönemde antik batıklar konusunda Akdeniz’de araştırma yapan Amerikalı gazeteci Peter Throckmorton’a gösterdiği bu batık, Yassıada’nın 125 metre açığında bulunan ve “gemi tuzağı” olarak isimlendirilen sığlığa çarparak batan birçok gemiden sadece biriydi. Gemi, kayalara çarparak su almaya başlamış ve Yassıada’nın 75 metre güneyinde sulara gömülmüştür. Yüzyıllar boyunca adeta bir gemi mezarlığına dönüşen bu tehlikeli bölgede yapılan çalışmalarda, değişik tarihlere tarihlenen çok sayıda batığa rastlanmıştır. Bu batıklara son olarak 1993’de batan bir Lübnan şilebi eklenmiştir. Özellikle 4. yüzyıl, 7. yüzyıl, 16. yüzyıl batıklarının barındıran bu bölgede amfora parçalarının Osmanlı gemisinin toplarına karıştığı görülür. Hiç su bulunmamasına karşın adada çok sayıda fare bulunmasını, uzmanlar burada birçok geminin batışı sonucu karaya çıkan farelerin çoğalması ile ilgili olduğunu düşünüyorlar.

Burada bulunan bir çok batıktan sadece iki tanesi bilimsel şekilde kazılmıştır. Bu gemilerden en önemlisi olan Yassıada Doğu Roma Batığı, yaklaşık 900-1000 amfora taşıyan, 20 metre uzunluğunda, 5 metre genişliğinde bir MS 7. yüzyıl gemisi idi. Gemi, İS 626 senesinde, Bizans İmparatorluğu savaşlarla sarsılırken, adanın yakınındaki kayalıklara çarparak batmıştır. Geminin kuzeyden güneye doğru güçlü bir rüzgarın yardımı ile seyir ederken Yassıada yakınındaki kayalıkları fark etmeyip battığı sanılır.

Yaklaşık 60 ton taşıma kapasitesi olan bu gemi, 1961-1964 yılları arasında arkeolog George Bass ve ekibinin gerçekleştirdiği 3533 dalışla bilimsel bir şekilde kazıldı. Hiçbir objeye yerinden oynatılmadan sert fırçalar yardımı ile temizlendi ve etiketlendi.

Eğimli bir yamaçta ve 32 ila 36 metre arasında değişen bir derinlikte yayılmış bulunan batığa ait eserler, 18 yıl süren kazı sonrası çalışmaları sonucunda temizlenmiş ve tarihlendirilmiştir. Kazı çalışmaları sırasında 12 * 6 metre büyüklüğünde ve tamamen amforalarla kaplı bir alan kazıldı. Bu eğimli ve kumlu arazinin üst tarafında geminin çapaları, alt tarafta ise geminin mutfağına ait çatı kiremitleri ve geminin ocağına ait tuğla parçaları bulundu. Bu buluntular ve ele geçen çanak çömlek gemide bir mutfak bulunduğunu işaret etmekte idi.

Yassıada kazısı sırasında batığa ait bütün objeler yerinden alınmadan sert fırçalar yardımı ile temizlendi. Gemide bulunan eşyalar arasında balık ağlarını, mutfak çanak çömleğini, balık avlamak için kullanılan zıpkını, üzerinde Georgios yazısı bulunan büyük bir kantarı sayabiliriz. Antik çağlardan günümüze ulaşmış kantarlar arasında en büyüğü olma onuruna sahip bu kantarın üzerinde geminin kaptanı veya sahibi olduğu tahmin edilen kişinin ismi yer alır. İsmin arkasında ise, bir haç şekli yer alır. Kantarın yanında bulunan bir ağırlık seti, geminin marangozuna ve geminin lostromosuna ait ve odun toplamaya ve su için kazmaya yarayan aletler oldukça ilginçtir. Ayrıca gemi buluntuları arasında ele geçen çivilerde yolculuk sırasında tamiratlar yapıldığını gösterir. Geminin Karadeniz’den veya Contantinople yakınındaki bir limandan son yolculuğuna çıktığı sanılır.

Gemide bulunan ve imparator Heraklitus dönemine tarihlenen 15 adet altın ve tunç para, geminin tarihlendirilmesine yardım etmesi açısından çok büyük önem taşırlar. Perslerin ve Arapların birbiri arkasına Bizans’a savaş açtığı bu sorunlu döneme ait paralar, geminin tarihlendirilmesi açısında çok önemli. Diğer buluntular ve özelikle bu paraların yardımı ile Yassıada Batığı, İS 626 tarihine tarihlenir. Ele geçen 24 yağ kandili, 9 adet demir çapalar da tarihlendirmeye yardım ederler. Gemide bulunan ilginç buluntulardan biri ise amphoraları eğmeden içinden şarap çekmeye yarayan ve “şarap hırsızı” diye adlandırılan alettir. Geminin kıç tarafındaki mutfak bölümünde ise çok sayıda pişmiş topraktan kaplar, 24 adet kandil ve hatta bakır kaplar bulunmuştur. Ayrıca batıkta ele geçen kurşun levhalar ve kurşun eritme potası seyahat sırasında bile ağlara takılan kurşun ağırlıkların üretildiğini gösterir.

Hiç yorum yok: