- Sultan Ahmet cami ve meydanı -
Yerebatan sarnıcından çıktıktan sonra Sultanahmet meydanını yürüyerek geçtik. Obelisk İstanbul'un en önemli meydanlarından biriymiş. Bizans devrinde Hipodrom olarak bilinirmiş. “Hipodrom” At binenlerin, atların meydanı anlamına gelir. Osmanlı döneminde buraya At Meydanı denirmiş. İstanbul’un en önemli abideleri Ayasofya, Sultan Ahmet Camii, Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Yerebatan Sarnıcı burada, Hipodromun çevresinde bulunmakta. Gene burada bulunan Alman çeşmesinin, Mısır’dan getirilen Obelisk, Yılanlı Sütun ve Örme Obelisk’in resimlerini çektik. Alman Çeşmesi, Kayzer Wilhelm'in ziyaret hatırası olarak yapılmış.
Meydanın sonuna doğru yer alan camiye vardık, birkaç resim çektik, gezdik ve edindiğimiz bilgileri de sizlerle paylaşalım;
Sultanahmet Camii, 1609-1616 yılları arasında sultan I. Ahmet tarafından İstanbul'daki tarihi yarımadada, Mimar Sedefkâr Mehmet Ağa'ya yaptırılan cami. Mavi, yeşil ve beyaz renkli İznik çinileriyle bezendiği için Avrupalılarca "Mavi Cami (Blue Mosque)" olarak adlandırılır.
Ayasofya'nın müzeye dönüştürülmesiyle, İstanbul'un ana camii konumuna ulaşmıştır. Yapının mimari ve sanatsal açıdan dikkate şayan en önemli yanı, İznik çinileriyle bezenmesidir. Bu çinilerin süslemelerinde sarı ve mavi tonlardaki geleneksel bitki motifleri kullanılmış, yapıyı sadece bir ibadethane olmaktan öteye taşımıştır.
Sultanahmet, Türkiye'nin altı minareli ilk camisidir. Bir efsaneye göre dönemin padişahı I. Ahmet, başta minareleri altından yaptırmak istemiştir. Ama kaplamada kullanılacak olan altının değeri padişahın bütçesini fazlasıyla aşınca, caminin mimarı Sedefkar Mehmet Ağa bu emri güya yanlış işiterek, "altın" sözcüğünden "altı" yaparak, camiyi 6 minareli inşa ettirmiştir.
Sultanahmet Camii'nin 1895 yılındaki hali;
Ayasofya ve Sultanahmet Camii Caminin ibadethane bölümü 64 x 72 metre boyutlarındadır. 43 metre yüksekliğindeki merkezi kubbesinin çapı 23,5 metredir. Caminin içi 260 pencereyle aydınlatılmıştır. Yazıları Diyarbakırlı Seyyid Kasım Gubarî tarafından yazılmıştır. Çevresindeki yapılarla birlikte bir külliye oluşturur.
Avlunun batı girişinde, demirden ağır bir kordon bulunmaktadır. Bu kordon avluya atıyla giren padişahın kafasını çarpmaması için eğmesini gerektiriyordu. Bu, padişahın bile camiye girerken kendisine çeki düzen vermesi gerektiğini göstermek amaçlı sembolik bir eylemdi.
(Bu vesile ile, 19 Mayıs Bayramı, ülkemize ve yurt dışında bulunan tüm Türk vatandaşlarımıza kutlu olsun...)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder