İzmir’den yola çıkıp devam ederken yol üstündeki Dikili’ye de uğradık. Sahiline kadar inip dolaştık zira iç kısımlar bize kalabalık ve yoğun geldi. Birkaç otel ve aparta baktık, kiminde yer yoktu kiminde ise mevcut durumuna göre istenen ücret fazlaydı. Amacımızda beğendiğimiz bir yer olursa bir gün kalıp dinlenmekti yani işimize gelmedi. Bizde o tek caddenin kalabalık trafiği arasından sıyrılıp ana yola çıktık.
Aynı yolda ilerlerken gördüğümüz Çandarlı yön levhasına göre sola dönüp temiz ama nispeten dar tek gidiş geliş olan yolda ilerlemeye başladık. İlçeye az ir mesafe kala jandarma kontrolünde durdurulduk, kontrol esnasında astsubay başçavuşlarla sohbete başladık. Bize birkaç yer önerdiler, teşekkür edip yola devam ettik.
Çandarlı, sahilde bir beldeymiş. Ana yol kaldırım taşları ile döşenmişti ama çok ta engebeliydi. Bu yolu takip ederek tarih öncesi izler M.Ö. 4000'li yıllara dek uzayan antik çağdaki adı Pitane olan beldenin elden geçirilerek yenilenmiş kalesini gördük ama ne yazık ki giriş yokmuş !..
İsmini Çandarlı Halil Paşa'nın burada (Manisa'da ikamet etmeyi seven padişah II. Murad'ı koruma amaçlı) bir kaleyi burada inşa ettirmesinden dolayı almış, top atışlarına karşı dayanıklı olması için taş bloklar ve temel payandaları yaptırmış.
Görüntüler aldıktan sonra önerilen sahil çay bahçesine gidip çaylarımızı söyledik. Sabahın erken bir saati olması, denizden gelen tatlı serin bir esintinin de eklenmesi ile demli çaylarımızın tadı hoşumuza gitti.
Çay ücretleri mi?.. Bir bardak çay 30 ykrş…
Çandarlı’dan ana yola çıkıp devan ederken yol kenarlarında ki tarlaların neredeyse sıvama açık sarıçiçeklerle dolu olması dikkatimizi çekti. Ne olabilir diye konuşurken bir tarlanın yanında toplaşmış birkaç kişi görünce durup sorduk. Meğer bunlar bamya tarlaları onlarda bamya çiçekleriymiş… Ne de olsa şeherli olunca bilmeyoz, nedek yani… Ama oradaki bayan işçilerin gülmesi görülmeye değerdi !...
Tekrar arabaya binip devam ederken gene yolun sağ tarafında ilerdeki tarlaların bu sefer de kıpkırmızı olduğunu gördük. Gene durduk, hemen makineyi ayarlayıp resimlemeye başladım. Meğer bunlarda tarlalara serilmiş olan naylon brandaların üzerlerine serilen kırmızıbiberleri kurutuyorlarmış. Benzerlerini Maraş ovasında ve Amik ovasında görmüştük.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder