Sabah kahvaltımızı yapıp Ayvalık’taki otelimizden ayrıldık. Ne kadar dikkat etsek de, sanırım yol yorgunluğundan, burada da kendimizce bir tatsızlık yaşadık. Sizler bundan sonra kalacağınız konaklama tesisinde yazan özelliklerin hangilerinin olup olmadığını iyice sorgulayıp öğrenin. Bir arkadaşımızın yaptığı gibi, arabada yatıp yazdığı halde olmayan özellikleri varmış gibi istedikleri ücreti ödemeyip, ertesi gün bir başka konaklama yeri bulmuşlar. Temizliği, yaklaşımları, özenleri iyiydi, yemek ve kahvaltı (ekmek geç gelince bekledik !...) da fena sayılmazdı. Ama birçok yazılan teknik konu yoktu. Mesela internet var yazıyordu, yoktu (kızlarımız şokta…), odalarda saç kurutma makinesi yoktu(saçları üfürerek kurutacaksınız !...). Dört kişilik odada havlu sayısı azdı (sanırım bizleri sayamadılar gerçi oda 4 kişilik !..). Klima var diyordu, yoktu. V.s. gibi, küçük ama keyif kaçırıcı…
Gömeç, Burhaniye üzerinden sağı solu seyrederek Edremit’e ulaştık. Bazı yerlerde yol çalışmaları olması, bazı yerlerde ise yolu tek şerite düşmesi nedeni ile nispeten yavaş ve dikkatli gittik.
Edremit’e girdiğimizde sağ tarafta olan parkı (Yunus Emre Parkı) seyrederken birden yol kenarında Sıdıka Erka Müzesi yazısını gördük. Yavaş gitmemiz nedeni ile hemen sağa yanaşıp müze önüne park ettik. İçeri girip ücretlerimizi ödedik (adam başı 1,5 YTL), tam gezmeye başlayacağımız sırada hanım kızımız (Sema Hanım) fotoğraf çekmenin yasak olduğunu söylemesin mi?... Off ya… Gene mi…
Ne desek boş, başkandan izin gerekmiş… Müdüre hanımda sağ olsun ilgilendi (Reyhan Hanım) ama emir demiri kesiyor…
Bari dedik 1920 lerde yapılmış olan sancağı çekelim, neyse müsaade edildi resmini çekebildik.
Buradaki hiçbir eser niteliğindeki parça ilk defa gördüğümüz ya da hiçbir örneği olmayan özelliklerde değil. Fakat ne olduysa bir nedenden dolayı bizler gibi gezginlerin karşısına zaman zaman çıkan bu engel keyfimizi kaçırıyor. Şimdi evde gittiğimiz yerlere tekrar izlerken olmayan görüntüleri hafızamızda bulmaya çalışıyoruz.
Bir yardımcı olan görevli bayan (Sema Hanım) çok yardımcı oldu, hepimizden gelen sorulara sabırla açıklayıcı bilgiler verdi. Üst kata çıktığımızda baş oda ve sofa bulunduğunu gördük. Günlük yaşamın günümüze kalan yansıyan el emekleri, günlük yaşam alet – edevatları, giyim kuşamları hele bir gelinlik vardı ki, orada iken çok sorgulayıcı bir ailesiniz deyip bize Edremit hakkında yazılar içeren dergi önerdiler, onu satın aldık, bu resim de o dergiden. Alt katta da Kuvay-i Milliye dönemini yansıtan ürünler vardı.
Daha sonra bahçeye çıktık dış ortamda bulunan mutfak ve hamam eklentileri vardı. Burada fotoğraf çekmeye izin çıktı. Zamanında kullanılan mutfak eşyaları ile hamam yapısı ve malzemelerini çektik. Hamamın dışında duvarla birleştiği yerde alt tarafta bir ocak yapılmış. Ateşi oradan yakıp suyu ve hamamı ısıtıyorlarmış.
Bahçede bulunan havuzun alt kısmında gördüğümüz kapağı sorunca hemen açıp gösterdi. Meğer burası yemekler bozulmasın diye havuzdaki suyun soğukluğundan faydalanmak amacıyla bir bölüm yapılmış, yemek tencereleri buraya konulurmuş. Buna benzer bir yapıyı da Trabzon’da Atatürk Köşk’ünde kalorifer dilimleri arasında gördüğümüz söyleyince kendisinin de ilgisini çekti.
En son bahçede bir ailecek hatıra resmi çektirdik ama aklımız hala çekemediklerimizdeydi. Müdüre hanım bizleri odasına davet edip birer çay söyledi. Sohbet ilerledikçe bizlerin ilgisini daha yakından görmüş oldu.
Birkaç gün o civarda (Altınoluk’ta) kalacağımızı söyleyince, gezebileceğimiz ve de görebileceğimiz yerleri anlatmaya başladı. Not almaya yetişemeyince kendisine hediye edilen bir kitabı bize vermeyi önerdi. İnanın o an çok mutlu olduk. Adresini alarak (ne olur ne olmaz) getiremezsek bile muhakkak göndereceğimiz söyledik.
Müsaade isteyip yola devam ettik. Önerdiği bir yer olan Tahtakuşlar Etngrafik müzesine gittiğimizde o kitabın aynısı bulmadık mı?... Hemen bir tane aldık, Reyhan hanımın kitabını da bir zarar görmesin diye hemen çantaya yerleştirdik.
Bir ara Burhaniye’ye Karadeniz sofrasına çaya giderken uğrayıp bıraktık. Kendisi de bizler kadar memnun olduğunu söylemesi bizleri daha da mutlu etti.
Buradan hepsine tekrar teşekkürler…
Şimdi gelelim kitaba;
Bizler bu kitaptan o civarda dolaşırken çok faydalandık. Bulabilirseniz almanızı öneriyoruz. Bulamazsanız da temin edebileceğiniz adresi veriyoruz.
Sema – İskender Azatoğlu
İdaköy Çiftlik evi yayını – 3
ISBN 975 – 92997 -3 - 9
Tel: 0266 – 387 34 02
www.idakoy.com
idakoy@idakoy.com.tr
1 yorum:
Merhabalar, bu güzellikleri bizlerle paylastiginiz icin tesekkürler. Edremit deki bu müze harikaymis. ne güzel bir düsünce bakarken cok etkilendim, selamlar,
Not: Fatma hanim insallah iyidir, hic blogunu güncellestirmiyor, ugramiyor, selamlarimi iletirseniz sevinirim.
Yorum Gönder